Mersin
27 April, 2024, Saturday
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    62999.840$

MOZAİK NEDİR?

27 March 2024, Wednesday 11:50

Mozaik, değişik renkte bir ya da birkaç malzemenin küçük parçalarının yan yana getirilerek düzenlenmesi ile oluşturulan tekniğe verilen isimdir. Mozaik sanatının başlangıcı MÖ.3. bine dek inmektedir. Mozaik sanatının ilk örneklerinin Sümerlerin Uruk kentinde inşa ettiği sarayın duvarlarını süslemek amacıyla yaptıkları siyah, beyaz ve kırmızı renkteki konik çiviler olduğu bilinmektedir. Kalker, fildişi gibi malzemelerin opus sectile tekniği ile yapılmasıyla elde edilmiş figürler Türkmenistan’daki Gonurtepe’de ele geçmiş olup, bu örneklerin de mozaik gelişim kronolojisinin içine dahil edilmesi gerekmektedir. Taş parçalarının yan yana dizilmesiyle oluşturulan ilk döşeme mozaiği ise, Anadolu’da bir Frig kenti olan Gordion’da MÖ.8.yüzyılın ortalarında yapılmıştır. MÖ.5.yüzyıl sonlarına tarihlenen Olynthos ile bir yüzyıl daha geç olan Pella’daki çakıl taşından yapılmış mozaikler Helenistik dünya için öncüller olmuştur.

               Romalılar, özellikle konutlarının yer döşemelerinde yaygın olarak mozaik kullanmışlardır. Eskiden kalan bilgiler, günümüzde yapılan araştırmalar ve çevremizde gördüğümüz örnekler, Roma Dönemi’nde mozaiğin zengin sınıfında yaşantısında önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Bu popülaritede mozaiğin, heykel, resim, halı, pişmiş toprak ya da madeni eserlerin tek tek verebildiği dini ya da estetik duyguların çoğunu birden yansıtabilmesinin önemli bir payı vardır. Mozaiğin malzemesi olan taşın hem ucuz, hem de kolay bulunan bir madde olması, kolaylıkla temizlenebilmesi, dayanıklılığı, onarılabilmesi gibi etkenler de bu sanatın yaygın hale gelmesini etkilemiştir. Roma İmparatorluğu’nun yöneticileri de olan Roma aristokrasisinin zenginliklerinin kaynağını toprak yani tarım oluşturmuştur. Bir askeri kent olan Zeugma’da ele geçen mozaikler de kentin soylu ve aristokrat sınıfı ile üst düzey asker ve yöneticileri ve zenginlerine ait villaların odalarının, avlularının, koridorlarının hatta havuzlarının tabanını süslemiştir. Çeşitli ülkelerde yapılan kazılarda ortaya çıkan sonuçlar mozaiğin, Roma dünyasında İngiltere’den itibaren, Avrupa’yı ve Akdeniz çanağının çevresini içine alarak Fırat ötesine kadar uzanan geniş bir coğrafyada, günümüze kalan en güzel ve en anlaşılabilir eserlerden olduğunu göstermektedir. Hangi kentin ya da müzenin daha çok mozaiği olduğu gibi konular ise, mozaik sanatı açısından önem taşımamaktadır.

               Geçmiş dönemin kaynaklarından mozaik sanatçıları ya da mozaik yapımı hakkında fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. Roma Dönemi’nden günümüze yüzlerce mozaik kalmasına rağmen, adını bildiğimiz mozaik ustası sayısı iki elin parmaklarını geçmemektedir. Bunlar arasında örneğin Girit’te Yanya kentinde bulunan ve Dionysos’u bir panterin üzerinde gösteren bir mozaiğin üstünde “Bunu Daphne’li …. yapmıştır” ibaresi var olup, sanatçının adı döküldüğünden okunamamaktadır. Hephaiston adındaki mozaik sanatçısı, Pergamon’da bulunan sarayın mozaiklerinden birisine, Samoslu Dioscourides ise Pompeii’deki iki mozaiğe imzalarını atmışlardır. Zeugma mozaiklerinde ise, iki kez Zosimos ustanın adına rastlanmıştır. Kahvaltıdaki Kadınlar (Synaristôsai) mozaiği ile Aphrodithe’nin Taçlandırılması mozaiğinde Zosimos adı yer alır. Hatta Aphrodithe’nin Taçlandırılması mozaiğinde Zosimos ustanın Samosatalı (Samsat, bugün Atatürk barajı suları altında kalmış antik bir yerleşimdir) olduğunu öğrenmekteyiz. Ancak, Zosimos ismi çok yaygın olarak kullanılan bir isim olduğundan, her iki mozaiğin aynı usta tarafından yapıldığı kesin olarak söylenememektedir. Zeugma mozaikleri bu ve buna benzer özellikleri ile yani nitelik ve nicelik olarak dünyanın en önemli mozaikleri olarak değerlendirilmelidir.

               Zeugma kazılarında çıkarılan mozaiklerin çokluğu, Roma Dönemi’nde Zeugma’da birden fazla mozaik atölyesi olması gerektiğini akla getirmektedir. Antakya’da bir mozaik okulunun varlığı düşünüldüğünde Zeugma’daki atölyelerde çalışan ustaların Antakya okulunda yetiştikten sonra, Samsatlı Zosimos usta gibi bölgelerindeki kentlerde sanatlarını icra ettikleri öne sürülebilir ya da büyüklüğüyle dönemin Atina kenti ile yarışan Zeugma’da da bir mozaik okulunun varlığından söz edilebilir.

               Bu atölyelerde çalışan en az ya da en çok sanatçı sayısı ve ücretleri hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Roma imparatorlarından Diokletian’ın 301 yılında yayınladığı listeye bakılırsa mozaik sanatçılarının ücretlerinin oldukça düşük olduğu anlaşılmaktadır. Çoğu mozaik sanatçısının ya da atölyesinin, kendilerinin ya da başkalarının daha önceki çalışmalarını gösteren tahtaya, papirüse ya da deriye çizilmiş küçük ölçekte bir model kataloğuna sahip olduğu varsayılmaktadır. Bu kataloğu oluşturan repertuarın Helenistik Dönem’de duvar resimleri örnekleriyle başladığı ve bir sanatçıdan ötekine geçerek, giderek zenginleştiği düşünülebilir. Ancak, günümüze böyle bir katalog örneği ulaşmadığı için konuların ustalık gibi, bir sanatçıdan ötekine aktarıldığı da ileri sürülmektedir. Roma Dönemi mozaiklerin büyük bir kısmının mitolojik sahneleri kapsadığı görülmektedir. Mozaikte kullanılan renkler ve giyim kuşam, ağaç ve çiçekler vb. ayrıntıların yapıldığı dönemin modasına ve sanatçıya göre değişmektedir.

               Bir projede çalışan mozaik ustası sayısının en fazla kaç kişi olduğu bilinmese bile, mozaiklerin incelenmesi, bordürlerin genellikle doğrudan doğruya mozaik için saptanan alana döşendiği, figürlü mozaiklerin de atölyede yapılarak bordürden sonra yerleştirilmek üzere binaya taşındığını göstermektedir. İncelemeler ayrıca desenlerin astar serilmeden önce mozaiğin kömürle ya da Sinop’tan ihraç edildiği için Sinopia adı verilen kırmızımsı güçlü toprak boyayla çizildiğini göstermiştir. Atölyede hazırlanan figürlü parçayı hazırlamak mozaik ustasının işidir. Burada önce ince işçilik gerektiren figürlerin bir ya da daha fazla sıra taşla çevrildiği ve içlerinin mozaiğin geri kalanı bittikten sonra en son usta tarafından doldurulduğu anlaşılmaktadır. Figürlerin yüzleri çok ufak mozaik parçalarının kullanılmasını gerektirmiştir.

               Roma dünyasının Hıristiyanlaşması, tapınak ve sinagogların yerini kiliselerin alması, mozaik sanatında da birtakım önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Kiliselerin döşemeleri hâlâ mozaiklerle süslense de Roma dünyasının çıplak tanrı ya da tanrıçalarına artık yer yoktur. Bunların yerini daha çok geometrik motifler, kutsal kitaplardan dualar, bu kitaplardaki olayları canlandıran mozaikler alacaktır. Bir süre hem Roma hem de daha sonraları Bizans olarak adlandırılacak mozaiklerin birlikte yaşadıkları görülmektedir. İranlıların doğu fetihleri ile Pers sanatına ait birtakım motiflerin bölgedeki mozaik sanatına girdiği görülmektedir. Ancak, bir süre sonra kutsal imgelerin üzerinde yürünmesi doğru bulunmadığı için mozaikler duvarlara ve kubbelere tırmanmaya, kutsallığın görkemini anlatmak için cam parçaları, gümüş ya da altın varakla kaplanmaya başlamıştır. Roma mozaik sanatı artık Hıristiyanlığın hizmetine girmiştir.

 

 

Kaynakça

BULGAN.,Fatma ve UYSAL., Tenzile, The Gaziantep Zeugma Mosaic Museum/ Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. 29-31

Yorumlar

  • yorum avatar
    Hafize Bilgenoğlu
    28-03-2024 19:06

    Süper bir yazı, emeğinize sağlık çok yararlandım…

  • yorum avatar
    Tuğba Özdere
    27-03-2024 23:27

    Şahane bir yazi olmuş emeğinize sağlık ?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum