Mersin
08 May, 2024, Wednesday
  • DOLAR
    32.42
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2403.5
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59618.85$

EINSTEIN : BİLİM İNSANI MI, FİLOZOF MU? -1-

27 April 2024, Saturday 10:33

Bilimsel düşünme becerisi olan insanlar sadece önlerindeki bilimsel sorunların çözümü hakkında değil, aynı zamanda hayatla ilgili çok şey düşünme ve analiz etme yeteneğine sahip olmuşlardır. Albert Einstein’ın hayat ve bilimi birbirine benzeştirerek yapmış olduğu bir yorum her zaman çok hoşuma gitmiştir ve kimi sohbetlerimde örnek bir aforizma olarak kullanmayı çok severim.

“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ PROBLEMLER, ONLARI YARATAN DÜŞÜNCE TARZLARIYLA ÇÖZÜLEMEZLER.”

İnsan düşünmeden edemiyor. Kim bilir bu varsayıma varmak için daha nice düşünce sarmalları içinde gezindi. Bir yandan izafiyet teoremini geliştirirken, bir yandan hayat hakkında düşünmek, Nobel Fizik Ödülü almasının tesadüfi olmadığının bir göstergesi aslında.

Einstein’in hayat hakkında bazı tavsiyeleri var ki; sadece birer başlık olarak düşünülemeyecek kadar derin. Aşağıya bu tavsiyeleri önce birer başlık olarak yazacağım. Daha aşağıda yazacaklarımı okumadan önce bu başlıklar üzerinde düşünüp benzer çıkarımlarda bulunacağınızı düşünüyorum.

Albert Einstein’ın Hayat Hakkındaki Ders Niteliğinde 10 Tavsiyesi

1- Merakınızı takip edin.

2- Azimli olun.

3- İçinde olduğunuz zamana odaklanın.

4- Hayal gücünüzü geliştirin.

5- Hata yapmaktan korkmayın.

6- Anı yaşayın.

7- Değer yaratın.

8- Yineleyici olmayın.

9- Bilginizi deneyimlerle geliştirin.

10- Kuralları iyi öğrenin.

Eminim ki hepiniz burada yazan her bir tavsiye üzerine uzun uzun konuşabilir, hatta kendi hayatınızdan çeşitli kesitlerle örnekler bile verebilirsiniz. Bugünkü yazımı sohbet eder gibi yazıyor olabilirim. Siz de interaktif olmayan bu sohbete iç sözlerinizle katılabilirsiniz.

Gelin birinci tavsiye ile ilgili sohbetimize başlayalım.

1- Merakınızı takip edin.

Uzun yıllardır başta dağcılık ve yelkencilik olmak üzere doğa sporları yapıyorum. Çocukken yaşadığımız şehirden memleketimize tatile gidip gelirken ne zaman uzaklarda bir dağ manzarası görsem hayranlıkla izler; “Acaba oralara kimse çıkmış mıdır? Sadece dağ keçileri mi geziyordur oralarda, yoksa insan ayağı da değmiş midir?” diye içimden kendi kendime sorular sorardım.

İçimden kendime sorduğum bu sorular yıllar sonra beni o dağlara giden biri yaptı. Çeşitli dağcılık kitaplarında şu yazıları okuduğumda aklın yolunun bir olduğunu, küçük bir çocukken aklımdan geçen meraklı sorularla benzer olduğunu fark ettim. “Dağcılık insanın merak duygusu ile başlamıştır. Acaba oraya kimse gitmiş midir, ben de gidebilir miyim gibi düşünceler insanların dağları keşfetmesine yol açmıştır.”

Tarih kitaplarında okuduğum seyyahlar ve kaşiflerin cesaretini her zaman hayranlıkla karşılamışımdır. Bir bilinmeyene doğru yol almak büyük bir cesaret. Ancak bu sayede büyük keşifler yapılabilmiş. Gidilmemiş yerlere gitmek, görülmemiş yerleri görmek arzusu ve merakı olmasa belki de dünya tarihi bambaşka olurdu. Tabii bunun içinde işgalcilik ve sömürgecilik de var ama bu başka bir yazının konusu olabilir. Zaten Stephen Hawking de “Eğer bir gün uzaylılar dünyayı ziyaret edecek olursa bunun dostça bir ziyaret olmayacağını bilmelisiniz.” diyerek dünyayı istila edebileceklerini, insanlığın kendi istilacı geçmişinden yola çıkarak örneklendirmiştir.

Biz de kendi gezegenimizden başka yaşanabilecek gezegenlerin varlığını araştırmıyor muyuz? Sonsuz uzayın derinliklerini önce güçlü teleskoplarla gözlemleyerek, sonra da insansız uzay araçları göndererek keşfetmeye gayret ediyoruz. Belki de yakın bir gelecekte uzayın derinliklerine yolculuğa çıkmayı olanaklı kılacak uzay gemilerimiz olacak. Tıpkı geçmişte okyanus aşırı kıtaları keşfetmeye çıkan kaşifler gibi gelecekte uzayın derinliklerine doğru gidecek uzay seyyahlarımız olacak. Hatta ben, geri dönmeyeceklerini bilerek keşif yolculuğuna çıkacak uzay kaşifleri olacağını düşünüyorum.

İnsanlık, uzayın derinliklerini keşfedebildiği kadar okyanusların derinliklerini keşfedememiş. Okyanuslarda ışığın ulaşamadığı “ABİS” olarak isimlendirilen keşfedilmemiş yerler hala bulunmakta. Bu yerler hala insanlık için bir muamma.

Einstein ise merakının peşinden gitmesine olan tutkuyu şöyle açıklıyor.

"Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım. Sizin merakınızı çeken nedir? En çok neyi merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim, neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.”

Merak, hayal gücümüzü beslemeye yardımcı olur. Başkalarına soru sorduğumuzda sorunları çözmemize, yeni kapılar açmamıza, bağlantılar kurmamıza yardımcı olacak önemli bilgilere ulaşabiliriz. Kendimize sorular sorduğumuzda inançlarımızı sarsabilir, en içteki arzularımızı ortaya çıkarabilir ve olumlu değişimler yaratabiliriz.

Peki ya sizin kafanızın içinde hangi cevaplanmamış sorular yüzüyor?

Diğer başlıklara gelecek yazımızda geçeceğiz.

Hepinize iyi hafta sonu dileklerimle…

Yorumlar

  • yorum avatar
    Hakkı Yavuz
    27-04-2024 12:11

    Üç aşağı beş yukarı hepimiz bu ve buna benzer fikir sahibiyiz. Aynı coğrafyada aynı kültürde yetiştiğimiz için benzer düşünceler içinde olmamız gayet normal. Ancak bu süreçleri batı toplumları çok hızlı kat ederken bizim gibi doğulu zihniyete sahip toplumlar kaplumbağa hızıyla gidiyor.

  • yorum avatar
    Rüştü özer
    27-04-2024 11:46

    İnsanları düşünmeye iten güzel bir makale olmuş. Kalemine sağlık Fatih abi...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum