Mersin
09 May, 2024, Thursday
  • DOLAR
    32.42
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2403.5
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59618.85$

BAŞARININ ŞİFRELERİ – SAHRANIZI GEÇMEK -2-

24 February 2024, Saturday 09:47

Geçen hafta Sahra yolculuğunu yarıda bırakmıştık. Bu hafta devam etmeden önce Brian Tracy’nin 7 kuralını tekrar hatırlayalım.

Arzuladığınız herhangi bir şeyde karşınıza çıkan zorluklar için uygulayabileceğiniz 7 kural :

Kural 1: Büyük başarının kilit noktası; hedefinize karar verip harekete geçmektir.

Kural 2: Hedefinize doğru yola çıktıktan sonra asla başarısızlık ihtimalini düşünmeyin.

Kural 3: Dünyanın en büyük hedefi bile başarılabilir. Yeter ki adım adım gidin.

Kural 4: Muhaliflere dikkat edin. Çevrenizdeki negatif insanlar size başarısız olacağınızı söyleyecekler. Siz pozitif insanlarla olun, kazananlarla…

Kural 5: Engelleri ve zorlukları, başarı merdivenindeki değerli ve kaçınılmaz basamaklar olarak kabul edin. Unutmayın ki zorluklar engellemek için değil öğretmek için varlar.

Kural 6: Hedefiniz net olsun ama ona ulaşma konusunda esnek olun. Değişmeye ve yeni bir şey denemeye açık olun.

Kural 7: Hiç kimse yalnız başaramaz. O yüzden başkalarından yardım istemekten korkmayın. Bu güç, karakter, cesaret göstergesidir. Ve başkalarına vermekten çekinmeyiniz. Bu şefkatin, merhametin ve kişisel yüceliğin göstergesidir.

Sahra yolculuğunun henüz başlarında Fransa’da bisiklet maceraları şöyledir:

“…2 hafta yokuş yukarı pedal çevirdikten sonra bisikletleri trene yükleyip Fransa ve İspanya'yı geçerek Cebelitarık'a geldik. Orada bisikletleri satıp son paramızla bir Jeep aldık. Neden kimsenin Afrika'ya bisikletle gitmediğini öğrenmiştik. Çünkü Fransa'yı bisikletle geçmek imkansızdı. Artık ufak bir sorunumuz vardı; paramız bitmişti. Zaten az olan paramızı Jeep alarak tüketmiştik ve benzinle ekipman almaya paramız yoktu. Hepimiz oturup harika yazarlar olarak tanıdığımız herkese mektup yazdık, para için yalvardık, durumumuzun ne kadar çaresiz olduğunu anlattık. Cebelitarık'ın karşısına Afrika'ya bakıyorduk. Oraya geçebilmek için sadece biraz para lazımdı. Sonunda oradan buradan para topladık ve turnayı gözünden vurmuştuk. Jeff’in hayatında bir kez gördüğü amcası bize 100 sterlin yolladı. o zamanın 100 sterlini 300 dolardı ama bugünün 1000 dolarından fazlası ediyor. Kurtulmuştuk.

Bu da başka bir ders:  “KİMSE TEK BAŞINA BAŞARAMAZ. HAYATIN DERSLERİNDEN BİRİ, ZORLUKLARI AŞARKEN HEPİMİZ BAŞKALARININ YARDIMINA İHTİYAÇ DUYARIZ.”

Gelen parayla yiyecek ve erzak aldık. Fas’taki Tanca'ya vapura bindik ve Tanca’dan Sahra'daki Atlas dağlarına yola çıktık. Heyecan dorukta, manzaralar müthiş.

30 kilometre sonra radyatör patladı. Jeep hiç arazide kullanılmamış, bütün ömrü Cebelitarık'ın dar sokaklarını turlayarak geçmiş. Arazide dökülmeye başladı. Radyatör sadece başlangıçtı. Sonraki 10 günde rot eğildi, tekerler yamuldu, sonra da birer birer patladılar. Karbüratörde ve kontakta da sorun vardı. Ekipman o kadar eksikti ki; krikomuzla bijon anahtarımız bile yoktu. Lastiğimiz patladığında yolun kenarına oturup, bazen saatlerce oturup doğru aletleri olan birinin geçmesini ve yardım etmesini beklerdik. Yine de devam ettik. Fas’ın içerisine gittikçe ve Atlas dağlarını geçince, Sahra'nın hattına, son bin senede çok az değişmiş bir dünyaya geldik. Çorak arazi yolları uzanıyordu. Ender vahaların etrafında yeraltı kuyuları ve nehirleri ile sulanan ilkel çiftlikler vardı.

O sıralar Fransızca'yı gayet iyi konuşuyordum. Arada sırada geçtiğimiz köylerde yerlilerle konuşuyoruz.  Bir köyde biri nereye gittiğimizi sordu. Biz de Sahra'yı geçip Afrika'ya gideceğimizi söyledik. Olmaz dedi, bunu yapamazsınız, çölde ölürsünüz. Çabucak sözlüğüme baktım. Çünkü tabiri anlayamamıştım. “Çölde ölürsünüz!” Bunu her gittiğimiz yerde düzenli olarak duymaya başladık. Ufak bir köyde mola veriyoruz. İnsanlar arkadaşlarına bizi “Bunlar da çölde ölecek olan gençler!” diye tanıtıyorlar. Onlar bu durumdan memnun gibilerdi ama bir süre sonra bizim sinirimizi bozmaya başladı. Bu arada bunlar bildiğiniz Araplardan değiller. Bunlar Bedeviler ve şöyle insanlardılar; bin yıldır Sahra’da yaşayan kabilelerin üyeleriydiler. Neden bahsettiklerini bilen tiplerdi.

Burdan değerli bilgiler çıkarabiliriz: “HAYATININ GERİ KALANINDA SIRA DIŞI BİR ŞEY YAPMAYA KALKIŞTIĞINDA, İNSANLAR YAPAMAYACAĞINI, PARANI KAYBEDECEĞİNİ, ÇÖLDE ÖLECEĞİNİ SÖYLEMEK İÇİN SIRAYA GİRERLER. DAHA BİLGİLİLER BİLE SİZİ CAYDIRMAYA ÇALIŞACAK. KAYDA DEĞER BİR ŞEY BAŞARMAK İÇİN BU İNSANLARIN ÜZERİNE ÇIKMAK, ONLARI UMURSAMAYIP NE OLURSA OLSUN HEDEFİNİZİN PEŞİNDEN GİTMEK İÇİN KENDİNİZİ EĞİTMELİSİNİZ.”

Fas’tan Cezayir’e geçtik ve Sahra'nın kıyısındaki Adrar köyüne gittik. Aracımız dökülüyordu. Tamir, benzin ve yemek masrafıyla neredeyse yine parasız kalmıştık. Çocuklardan biri dizanteri olmuştu ve pes etti. Parasını ve eşyalarını alıp Akdeniz'e otostop çekti. Oradan da İngiltere'ye gitti. İki kişi kalmış olduk. Burada ne işimiz var diye düşünmeye başladık. 20-21 yaşlarında iki gençtik. Evden binlerce kilometre uzakta, hasta, yorgun ve beş parasızdık ve önümüzde daha binlerce kilometre yol vardı. Neden yola çıktığımızı bile hatırlamıyorduk. Sadece hedefimiz buydu ve hedef değiştirmek için fazla aptaldık. Devam etmemizi sağlayan şeylerden biri Robert W. Service’in bir şiir kitabıydı. 1. Dünya Savaşı'nda ambulans kullandı ve batı cephesindeki yaralı askerleri neşelendirmek için şiir yazdı. Sürekli bir şiiri okurduk. Bizi hep devam etmemiz için gaza getirirdi.

“Devam Et!” şiiri söyle başlıyordu:

Her şey düzgünken savaşmak kolaydır

Çıldırtmışken seni heyecan ve şan

Zafer yakınken sevinmek kolaydır

Yuvarlanmak şöhret tarlalarında

Her şey tersken her şey bambaşkadır

İliklerinde hissederken ölümlülüğü

10’a karşı 1’ken

Umutlar tükenmişken

Canlan bakalım asker ve kıpırda

Devam et, devam et

Yumrukların güçsüz

Arıyorsun, bakıyorsun

Boşa sallıyorsun

İçindesin kanın ve çamurun

Ama kafana takma

Devam et, devam et

Henüz şovuna başlamadın

Ölüm görünüyor ama

Hala alırken nefes

Devam et oğlum, devam et

Dünyanın en büyük çölünde, Sahra'daydık. Oğlak dönencesinden başlayıp, Atlantik okyanusundan Kızıldeniz’e gittik, 800 bin kilometreden daha fazla. Bizim yüzleştiğimiz tarafsa ölüm bölgesi Tanezruft’tu. Sahra'nın bomboş kısmı 800 kilometrelik yokluk. Tek bir sinek, çimen yok. Dümdüz masa gibi. Neye kalkıştığımızın ciddiyeti nihayet kafamıza girmeye başladı.

Son 20 yılda 13.000'den fazla insanın Tanezrouft'ta yok olduğunu öğrendik. 42 araç çölde bozulmuş ve içindekilerin çoğu bir daha asla canlı görünmemişti. O sıralarda Jeff’le yine parasızdık. Lastiklerimiz patlaktı ve değişmeleri lazımdı. Ekstra bidon lazımdı, ki geçiş için benzinimiz ve suyumuz yetsin. Tamir için alet lazımdı. Lastik değiştirebilmek için bijon anahtarı ve kriko lazımdı. Adrar’da 3 hafta kaldık. Jeff Cezayir'e otostop çekip biraz daha para istedi. Ben de en gerekliler hariç bütün erzakımızı sattım. O parayla ve terk edilmiş araçları yağmalayarak Jeep’imizi tamir ettirdim ve iyi lastiklerle, yedek benzinle, doğru aletler ve erzakla donattım.

Konu hayatta kalmak olunca ne kadar cesur olduğunuz çok ilginç. Sahra Çölü haziranda sıcak. Ne kadar mı sıcak? Çok sıcak! Cehennem sıcağı! Öğleyin 60 dereceyi buluyor. Maruz kalan kişi 20 dakikadan az sürede sıvı kaybından ölebilir. Cezayir Fransızların kontrolündeyken seyahat edenlerin kişi başına günlük 4 litre su taşımaları gerekiyordu. O kadar su içilmeli. Sıcaklık yüzünden sadece saat 10:00’dan önce ve saat 16:00'dan sonra hareket ediliyor. Öğleyin güneş o kadar sıcak ki, eğer yol alırsanız motor yağınız kaynıyor ve aracınız durup bir daha çalışmıyor…”

Sahra yolculuğuna diğer yazımızda devam edeceğiz.

Hepinize iyi hafta sonu dileklerimle…

 

Makalenin diğer bölümlerini okumak için

BAŞARININ ŞİFRELERİ – SAHRANIZI GEÇMEK -1-

BAŞARININ ŞİFRELERİ – SAHRANIZI GEÇMEK -3-

BAŞARININ ŞİFRELERİ – SAHRANIZI GEÇMEK -4-

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum