Mersin
03 May, 2024, Friday
  • DOLAR
    32.42
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2403.5
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59618.85$

YAŞAYARAK VE YAŞATARAK EĞİTİMİN BAŞARI ÖYKÜSÜ : KÖY ENSTİTÜLERİ

20 April 2024, Saturday 10:29

Bu hafta, 17 Nisan 1940’ta kurulan Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümü idi. Ben de bir Köy Enstitülü bir babanın oğlu olarak dolaylı da olsa bazı anılara sahibim. Sizlere Köy Enstitüleri ile ilgili bilindik kimi hikayeleri değil, biraz özel, belki de özel mi özel bir hikaye anlatacağım. Kendi hayatımdan bir kesit. Bu kesit, bir Anadolu köyünden Köy Enstitüsüne giden bir yoldaki naif bir yolun başlangıcını, yıllar sonra onun oğlunun nasıl tesadüfen fark ettiğini anlatacak. Hadi gelin yıllar öncesine dönelim.

Henüz ilkokul ikinci sınıfın şubat tatili içindeydik. Ancak bu bir zorunlu tatil idi. Maraş olaylarının içinden çıkıp, Mersin’e taşındığımızın üzerinden henüz kısa bir zaman geçmişti. Babam her zamanki gibi koltuğunun altına o günün Cumhuriyet Gazetesini sıkıştırıp eve gelmişti. Nedense; bulmaca sayfasını açınca gazeteyi enine değil, boyuna ikiye katlar, sonra bulmaca bölümüne değin tekrar katlayarak, bir de bir bacağını diğerinin üstüne atıp büyük bir ciddiyetle bulmaca çözerdi. Ben ise evin küçük çocuğu olarak bacaklarımı aynı şekilde yapıp gazeteyi ters tutarak babamı taklit ederken bana neden güldüklerini ancak okuma yazmayı öğrendiğimde anlayabiliyordum. Ve bunu anladığımda babama bulmacayı birlikte çözmek istediğimi söylemiştim.

O günü hiç unutmuyorum. Babam büyük bir sabırla, benim heceleyerek okuduğum soruları cevaplamış, ben de her bir bulmaca karesine doğru harfleri yazmıştım.

İşte o gün benim içime büyük bir bulmaca tutkusu düşmüştü. Yıllar geçtikçe ben kendimi bulmaca çözme konusunda oldukça geliştirmiştim ve arkadaşlarımın “sanki mektup yazar gibi bulmaca çözüyorsun” alaylarına maruz kalıyordum. Babamsa yeni oluşan bilimsel terimleri bana sorar olmuştu.

Ancak hala bazı konularda babamdan destek alıyordum. O da; Türkiye’nin illeri ve onlara bağlı ilçeler idi. Ben ne zaman bir il ve ona bağlı ilçelerden birini soracak olsam, babam hiç tereddütsüz bir şekilde doğru cevabı söylerdi. Yıllarca bu böyle devam ederken ben ne olduysa bir gün babama büyük bir merakla dönüp “Baba; sen nasıl oluyor da hangi ilçenin hangi ile bağlı olduğunu anında söyleyebiliyorsun?” diye soruverdim. Babamın verdiği cevaplar sanki bir buz dağının altında yatan büyük bir kütle gibiydi. (Bu soruya aldığım cevaplardan sonra büyük ısrarlarım sonucu –ki ablamı da bu ısrara ortak yapmıştım-  babam anılarını yazdı. Umuyorum ki; bir Anadolu köyünden çıkıp hayallerinin peşinde büyük bir azimle bir Köy Enstitüsüne gitme çabası gösteren bir çocuğun hayat hikayesini yakında bir kitap olarak okuyabileceksiniz.)

Babam bana cevap olarak şunu söylemişti; “Oğlum; ortaokul bire giderken benim yazım çok kötüydü. Öğretmenimiz benim yazımı düzeltmem için bana bir dolmakalem ve bir almanak hediye etmişti. Ben de öğretmenime teşekkür etmek için o almanakta yer alan iller ve ilçelerini ezberlemiştim. O zamandan bu güne aklımda kalmış” cevabını vermişti. Ben hayretler içinde ikinci sorumu; “Öğretmenin kimdi baba?” diye sorduğumda ise daha büyük hayretler içinde kalmama yol açan cevabı almıştım. Babamın öğretmeni, yazısını düzeltsin diye dolmakalem ve almanak hediye eden öğretmeni, benim yıllarca babamın kitaplığından kollarım yettiğince uzanıp seçerek kendimce, nehirler aka aka, acıyı bal eyledik, haziranda ölmek zordur şiirlerini okuduğum değerli edebiyatçı Hasan Hüseyin KORKMAZGİL idi. Çok hayret verici bir şekilde bunu öğrendiğimde tabiri yerindeyse ağzım bir karış açık kalmıştı.

Sonra hikayenin biraz derinlerine girdik. Hasan Hüseyin KORKMAZGİL, mevcut sistemin “Sovyetler Birliği ile telsizle görüşüp Komünizm propagandası yaptığı” suçlamalarına maruz kalarak Elbistan cezaevine alınmıştı. Babam; bu haberi duyduklarında bütün öğrencileri olarak göz yaşları içinde ağladıklarını anlatmıştı.

Kim bilir; belki de bu yüzden babam ortaokulu bırakıp, büyük zorluklar içinde, ama büyük bir kararlılıkla Köy Enstitüsü sınavına girmiş ve Düziçi Köy Enstitüsünden köyüne bir öğretmen olarak dönmüş, sonrasındaysa öğrenimine devam edip bir Edebiyat Öğretmeni olmuştu.

Ne zaman elektrikler gitse, dış etkenlerden uzaklaşıp ev içi sohbetler başlar. Sizde de böyle olur mu bilmem ama ne zaman elektrikler gitse, ben bu tür eski anılar dinlerim. Bu yüzden elektriklerin gitmesi kimisi için pek hoş olmasa da, benim için iple çekilen bir durumdur. (Jeneratörler çıktı, bu durum bozuldu)

Anadolu’nun nice köyünden kalkıp Köy Enstitülerinde okuyarak köylerine geri dönüp Türkiye Cumhuriyetini kalkındıran o zeki, özverili çocukları; bu okulları kurmaya ön ayak olan Hasan Ali YÜCEL, İsmail Hakkı TONGUÇ, Halil Fikret KANAD ve bilhassa Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygı ve hasretle anıyorum.

Hepinize iyi hafta sonu dileklerimle…

Yorumlar

  • yorum avatar
    Ersin Özince
    23-04-2024 14:27

    Sevgili Babanız ve dava arkadaşlarının ruhları şad olsun. Sizin de fikrinize sağlık, ne mutlu. Köy Öğretmenlerinin Çocuğu/ Ersin Özince

  • yorum avatar
    Rüştü özer
    23-04-2024 13:50

    Çok akıcı bir dil, kaleminize sağlık.

  • yorum avatar
    Siret Erdoğan
    20-04-2024 11:17

    Böyle babanın böyle oğlu olduğun için, Köy Enstitüleri aydınlanma anlayışını içselleştirerek kaleme aldığın için seni kutluyorum. Kitap ve makale yazma yeteneğini görünce seni sevinçle, gururla izliyor olacağım. Sevgiyle kucaklıyorum ❣️

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum