Mersin
08 May, 2024, Wednesday
  • DOLAR
    32.42
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2403.5
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59618.85$

BİR ZEUGMA HİKAYESİ

22 February 2024, Thursday 11:11

Kuytu bir köşede gözden uzak kaldığı için 19. yüzyıldan beri soyguna uğrayan Zeugma Antik Kenti’nde, Gaziantep Müzesi tarafından nekropol (mezarlık) alanında ilk defa 1987 yılında yapılmaya başlanan kazılara aralıklarla 2003 yılına kadar devam edilmiştir. Gaziantep Müzesi’nin 1987 yılında Zeugma’da sit sınırlarının tespiti sırasında belirlediği bazı noktalarda, Malatya Müzesi’nin desteğini de alarak başlattığı kazı çalışmaları, nekropol alanı ile ilgili önemli verilerin elde edilmesini sağlamıştır.

Bu çalışmalardan birkaç yıl sonra, 1992 yılında ören yeri bekçisi Nusret Özdemir tarafından eski eser kaçakçılarının açtığı bir tünelde mozaik olduğu bildirilmiş, bunun üzerine incelemek üzere görevlendirilerek alana gittiğimde, içine girmesi bile büyük çaba sarf etmeyi gerektiren tünelde boynumda fotoğraf makinası, elimde fenerle, emekleyerek ilerlediğimiz tünelde, tepemde topladığım saçlarımın içine toprak dolmasına aldırmadan açılan galerilerde 50-60 cm yüksekten, elimizin altındaki pürüzsüz zeminden fotoğraflar çektim. Bugün bile o heyecanı yaşıyorum, her hatırladığımda. Müzeye döndüğümde muhteşem bir mozaik zemine dokunduğumu ama karanlıkta, sadece fener aydınlığıyla nasıl bir mozaik olduğunu anlamadığımı büyük bir heyecanla anlattığımı hatırlıyorum. Tabii dijital zamanlar yok henüz, fotoğrafların tab edilerek elinize geçmesi 4-5 gün sürebiliyor. Heyecanlı bekleyiş başladı… Fotoğraflar elimize geçtiğinde gözlerimize inanamadık, insan figürlerinin olduğu, rengarenk bir mozaik tabandı bu, Zeugma’da daha önce hiç görmediğimiz hem de!

Bu alanda kurtarma kazısı yapılmasını talep ettik, talebimiz onaylanınca kazı çalışmalarına başladık. Genellikle Belkıs Köyü’nde yaşayanları işçi olarak çalıştırdığımız kazıda işçilerden birinin “Fatma Hanım, o tünele girdiğinizde, bu mozaik bize yar olmamıştı, size de yar olmasın diye tünelin ağzını kapatıp, sizi orda bırakacaktık ama çocuğunuza bağışladık sizi” demiş olması, Zeugma’nın nasıl soyulduğunun, soyulurken gözlerin nasıl döndüğünün de ip uçlarını veren bir anekdot olarak anılarımda yerini aldı.

Kurtarma kazıları neticesinde kışlık yemek odasına ait 7,6x3,8 metre ebadındaki “Dionysos ve Ariadne’nin Düğünü” sahneli taban mozaiğini açığa çıkardık. Dönemin müze müdürü bu mozaikle, kayaya oyulmuş olan yazlık yemek odasındaki geometrik mozaiğin üzerinin bir üst örtü ile kapatılarak yerinde sergilenmesini sağladı. Bu sergileme biçimi, alana mozaiği görmeye gelen turistlerden dolayı, bölge insanının eserine sahip çıkma algısını sağlamış olmalıdır. Ancak, “Dionysos ve Ariadne’nin Düğünü” betimli mozaik panonun 2/3’si, 1998 yılının haziran ayında, bir gece içinde, hunharca ve acımasızca yerinden sökülerek çalınmıştır. Bu haberi aldığımda Tilbaşar Höyük kazısında görevliydim, kalbime bir hançer saplanmış gibi hissettiğimi, gözyaşlarıma hakim olamadığımı hatırlıyorum. Literatüre girmiş olan bu ilk göz ağrımız mozaiğin bir gün bulunup, müzedeki yerine konulacağı umudumu hiç kaybetmediğimi de belirtmeliyim.

Mozaik üzerinde 10 adet figür yer alır. Dionysos ve Ariadne divanda oturmaktadır. Çevrelerinde üç Maenad, müzisyen, düğün tanrısı ve iki silen yer almaktadır. Müzik eşliğinde şarap içilmektedir. Altın takılarla bir zenginlik ve zarafet sergilenmiştir.

Panonun Çalınan Bölümü

Panonun merkezinde kumaş tomarı sırtında dalgalanan, başı haleli, yarı çıplak, şarap ve doğa tanrısı Dionysos, elini Ariadne’nin omzuna atmıştır. Diğer elinde balık biçimli kase tutar. Önündeki sehpanın üzerinde altın kase vardır. Sehpanın ayaklarına Herm figürü oyulmuştur. Sehpanın hemen sağında çıplak Eros figürü betimlenmiştir. Ariadne başına altın taç takmıştır. Beyaz khiton üstüne, boynundan dolanarak sırtından dökülen ve dizinde toplanan sarı himation giymiştir. Her iki yanında Maenadlar yer alır. Defineciler tarafından tahrip edilen alanın solunda, elinde düğün meşalesi tutan yarı çıplak düğün tanrısı Hymenaios yer alır. Apollon ve bir Nympha’nın oğlu olan Hymenaios o kadar güzeldi ki. Onu görenler bir genç kız olduğunu düşünüyordu. Kızlar arasındayken bile bir erkek olduğu anlaşılmıyordu. Hymenaios, Dionysos’la Ariadne’nin düğününde şarkı söylerken aniden sesini yitirir, bu nedenle düğün törenlerinde onun adını anmak ve Hymenaios şarkısı okumak gelenek haline gelir. Sol üst köşede, başında sarmaşık yaprağı çelengi olan, şarap içen Satyr yer alır.

Panodan Geriye Kalanlar

Eski eser kaçakçılarının çalamadığı bu bölümde iki Maenad, Silen ve genç erkek betimlenmiştir. Ön plandaki figür içi mücevher dolu bir kutu tutmaktadır. Koyu yeşil khiton ile aynı renkte peplos giymiştir. Sağda, kaideye yaslanan, iki elinde flüt tutan genç erkek ayakta durmaktadır. Ayaklarını birbirinin üzerine atmıştır. Başına altın diadem ve sarmaşık çelenk takmıştır. Kısa kollu sarı tuniğin üstüne, kahverengi manto giymiştir. Geri planda, kısa kollu gri giysili, başına sarmaşık yaprağından çelenk takan sakallı Silen ayakta durmaktadır.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Butterfly
    06-03-2024 23:32

    Bir solukta okudum yazınızı harika bir paylasim

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum