Mersin
04 May, 2024, Saturday
  • DOLAR
    32.42
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2403.5
  • BIST
    10208.65
  • BTC
    59618.85$

Yalanın İcadı


Yalanın İcadı

Yaptığınız bir işi ne kadar az kişi yapıyorsa zıt olarak çok daha fazla değer görmeniz mümkün. Aslında bunu iktisat alanındaki arz ve talep olarak da düşünebiliriz. Yaşadığınız bölgede talep edilen bir işi ya da bir nesnenin üretimini yapan bir  ya da birkaç kişiden biriyseniz, hem bir değeriniz olur hem de daha fazla kazanmanız mümkün hale gelebilir. Aslında bunu bir rekabet unsuru olarak da görebilirsiniz. Bölgenizdeki herhangi bir işi sadece siz yapabiliyor olursanız ve bu işe karşı bir rekabet oluşturacak bir rakibiniz olmazsa maddi ve manevi olarak da değer kazanabilirsiniz.

Şimdi bu noktada bir paralel evrende yaşadığınızı hayal edin. Yaşadığınız evrenin, şu andan tek farkı ise yalanın söylenilememesi. Yani yalan diye bir şey yok. Aldatma diye bir olay yok.

Sizi felsefik ve eleştirel bakış açısıyla düşünmeye zorlayacak ama bu zorlama içerisinde defalarca da tebessüm hatta belki de kahkaha attıracak The Invention of Lying (Yalanın İcadı) filmi de tam olarak bu konuyu ele alıyor. Yalanın olmadığı bir dünyada dolayısıyla da söylenen her şeyin doğru olarak kabul edildiği bir dünyada yalan söyleyebilen tek kişi olduğunuzu düşünün. Neler yapabileceğinizi ya da yapma imkanınızın olduğu şeyleri bir hayal edin. En basit akla gelen bir şey olarak şunu söyleyebilirim; herhangi bir olumsuzluk karşısında bahane üretme ya da kendinizi haklı çıkarmaya çalışma gibi bir durumunuz yok. Bahane ya da tatlı yalan diye tarif edebileceğiniz şey doğru kabul ediliyor çünkü sizden başka yalan söyleyebilen biri yok. Diyelim ki işe kaldınız. Patronunuza ‘tam önümde bir trafik kazası oldu ve kaza geçiren kişilere yardım ettim. Ambulansı aradım ve ambulans gelesine kadar ilk yardımda bulundum.’ demenizle birlikte bırakın işe geç kaldığınız işin azarlanmayı, kahraman dahi ilan edilebileceğiniz bir dünyadasınız.

İşte Yalanın İcadı filmiyle ana karakterimiz Mark Bellison’un yaşadığı şeyler de tam olarak bu.

Filmi iki kısım olarak ele aldığımızda; 1. kısımda dünyayı ve karakterimiz Mark’ın yaşantımını görürken, 2. kısımda ise karakterimizin yalanı keşfetmesiyle birlikte hayatının nasıl değiştiğini görüyoruz. Karakterimiz sıradan dünyasında işten atılma ve sevgilisi tarafından terkedilme olaylarının ardından yalanı icat etmesiyle bambaşka bir hayata başlıyor.

Film yapısı ve konusu itibariyle sıra dışı bir komediyi içinde barındırırken, yaşadığımız dünyayı da eleştirmekten geri kalmıyor. Belki de en net eleştiri olarak “Reklam” diye bir kavramın olmadığını belirtebilirim. Kimsenin yalan söyleyemediği bir dünyada herhangi bir ürüne dair cezbedici ifadeleri nasıl üretebilirsiniz ki? Filmde yer alan bir kola reklamında, kolanın şekerden ibaret olduğu ve sağlığa zararlı olduğu söyleniyor. Yalan ya da güzelleme yapılamadığı için bir reklam stratijisi olarak gerçeklikten uzak kalabilcek bir şey halka vadedilemiyor.

Birbirinden komik sahnelerin yer aldığı filmde, reklamların oluşturduğu tüketim toplumları, insan ilişkileri ve dinsel yapılar, espirisel bir şekilde eleştiriliyor.

Biraz düşünmek fazlasıyla gülmek için harika bir film. Film tavsiyesi isteyenlere şiddetle önerilir.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!